League of Legends 2009 yılından beri piyasada olan bir oyun. Bildiğiniz üzere Riot Games ülkemize 2012 yılının son aylarında ofis açmıştı. O günden bu yana bir çok kişiden duyduğumuz bir söz vardı; “Elektronik sporları geliştirmeliyiz!” şeklinde. Tabi aradan geçen birkaç yılın ardından bu söylem yerini “Elektronik sporlar gelişti!”ye bıraktı. Takımların kat ettiği mesafelerden, artan oyuncu sayısına, turnuvaların düzenlendiği alanlardan, ödül havuzlarına kadar birçok alanda geliştiğimiz savunuluyor. Peki gerçekten eSpor’u geliştirebildik mi, yoksa yüzeysel olarak gelişti ve bununla gözlerimizi mi boyuyoruz?

17298469916_bab63e6bb4_b

Türkiye Şampiyonluk Ligi

Türkiye Şampiyonluk Ligi 2014 yılından bu yana hayatta. 2014 yılında oyuncuların haftalık olarak kendi evlerinden katılma yoluyla işleyen bir turnuva vardı. 2015 yılında ise Riot Games maçları kendi ofislerinde kamera karşısında oynatmaları gerektiğini şart koştu. Bunun için takımların neredeyse tamamı oyuncularını İstanbul’da açtıkları oyun evine taşıdı. Bu aslında yıllardır arzulanan bir gelişmeydi. Oyun evlerinin açılması ve eSpor’un gerçek anlamda bir iş sayılması. Riot Games sayesinde bu hayal hayata geçti belki de.

Tabi oyun evlerinin açılması demek bazı oyuncular için yaşamlarını terk edip bir kumar oynayarak Türkiye gibi eSpor’un yeni geliştiği bir ortamda oyuncu olmayı seçmekti. Seçimlerini yapanlar oldu tabi. Hatta Dark Passage gibi hayatınızın fırsatı olabilecek bir teklifi geri çeviren oyuncuları da gördük. Ülkemizde bu sektörün kabul görme toleransı çok düşük. İnsanlara oyun oynayarak para kazanma düşüncesi mantıklı gelmiyor ve uzun vadede güzel bir yatırım olduğunu düşünmüyorlar. Malesef durum şu an o şekilde. Çok iyi bir oyuncu değilseniz uzun süreler bu mesleği devam ettiremezsiniz. Bu ortamda insanları eğitim hayatından, yaşamlarından koparıp İstanbul’daki Riot Games ofisinde maç yapmaya zorlamak bazı oyuncuların mücadele hakkını ellerinden alıyor. Başarılı olabilecek bir oyuncunun özgüvenini kırıp pes ettirmek olarak görüyorum ben bu dayatmayı. Pek tabi, Avrupa gibi yıllardır oyun sektörünün bir ekmek kapısı olduğu yerde oyuncuları tek bir yerde toplamak mantıklı. Fakat Riot Games bunu bizim ülkemiz seviyesine indirgemeliydi.

2015 sezonu ile birlikte yapılan en büyük gelişme yabancı oyuncu transferlerine çıkan izin oldu belki de. Takımlar minimum 3 Türk oyuncu bulunduracak şekilde kadrolarına yabancı oyuncu ekleyebileceklerdi. Bu bir anda patlama yarattı diyebiliriz. Kendi topraklarımızdan yetişen Türk oyuncuları görmeyi beklerken takımların yabancı oyunculara yöneldiğine şahit olduk. Türk oyuncular takımlar arasında paslaşılır hale gelirken NiQ, Rydle gibi bazı LCS’de forma giymiş oyuncuların ülkemize geldiklerini gördük. Bu Türkiye’den yetişebilecek bir oyuncunun önünü kesecek bir etken değil belki ama yavaşlattığını ve zarar verdiğini söylemek yanlış olmaz. Bana kalırsa takımlar başarı için oyun, taktik, strateji geliştirmek yerine yabancı oyuncu transferine bel bağlıyorsa zaten Dünya çapında takımlarla mücadele etmesini beklememeliyiz.