Son zamanlarda Türkiye’de Hearthstone’a olan ilgi gittikçe artıyordu. Summer Preliminary’leri yaklaşıyordu ve yeni bir expansion geliyordu. Dolayısı ile biz de Türkiye’nin sevilen Hearthstone oyuncularından biri ile bir söyleşi yapmak istedik. Aklımıza ilk gelen isim Supermassive oyuncusu ve başarılı bir yayıncı olan Utku Can “theflyingram” Koç geldi. Kendisi de bizi kırmayıp bu teklifimizi kabul etti. Berk de gidip Dijital Sporlar adına bu söyleşiyi gerçekleştirdi.
Kendini bize kısaca tanıtır mısın?
Ben 2014 yılından beri Twitch yayıncılığı yapan, an itibari ile Supermassive takımında profesyonel Hearthstone oynayan ve yayın yapmaya ağırlık veren biriyim. Yayınlara Hearthstone yayını yaparak başladığım için Hearthstone yayıncısı olarak görülüyorum, aslında öyle bir niyetim yoktu. Hatta en başında profesyonelleşmek gibi bir niyetim yoktu. Bu işi ilk yapan insanlardan biri olduğum için, kitle de bana sadık kaldı ve bende hala Hearthstone oynamaya devam etmekteyim, özellikle şunu söyleyeblirim; son 2 senedir bu işi en stabil şekilde yapan adamım.
Kitlenin seni “Hearthstone yayıncısı” olarak görmesinden şikayetçi misin?
Kitlenin bir kısmı öyle görüyor Açıkçası. Esas kemik izleyicilerim bu kanıda değil. Ama bu kemik tayfa da çok büyük bir ekip değil. Başka bir oyun oynamaya geçtiğimde izleyici kaybı oluyor ama esas kalıcı izleyicilerim “sadece Hearthstone” gibi bir yakıştırma içinde değiller. Hatta oyundan çok beni izlemeye geliyorlar diyebilirim. Muhabbetim, hayata bakış açım veya dinlediğim müzikler için de gelen çok var. Ama yine de büyük bir çoğunluk beni HS ile ilişkilendirmiş vaziyette bu da sıkıntı çıkartabiliyor. Mesela yayında başka bir şey oynamak istiyorum ve oyun değiştirmem izleyici kaybına neden oluyor, bu da hem enerjimi sömürüyor hem de işin eğlence boyutu biraz kayboluyor.
Hearthstone’dan önce başka bir kart oyunu oynadın mı?
Hearthstone benim ilk kart oyunum. Magic: The Gathering’i isim olarak biliyorum, hatta Magic: The Gathering’e Hearthstone’a başladıktan sonra “bu nedir acaba” diye baktım. Normalde yoğun bir şekilde Path of Exile oynuyordum. Oynadığım dönemde de Path of Exile içerik üreticilerini yakından takip ediyordum, Hearthstone yüzlerinden biri olan Kripparian da bunlardan biriydi. Kripparian Hearthstone oynamaya başlayınca, “bu nedir acaba” diye düşündüm ve tam bunu dediğim gün Hearthstone Open Beta’ya açıldı. Yoksa ilk duyduğumda “ben bu oyun ile uğraşmam” diye düşünmüştüm. O zamanlar World of Warcraft oynuyordum, dolayısı ile Blizzard oyunlarını da takip ediyordum. İlk önce YouTube ile giriş yaptım bu işe. Hatta Path of Exile oynarken bunu yapmayı planlıyordum, ancak ilk girişim Hearthstone ile oldu. Sonra takipçilerin ısrarı ile Twitch’e geçtim ve şu an gayet mutluyum.
Mart ayında Supermassive takımına katıldın. Bir Hearthstone oyuncusunun takımı olması ona ne katar?
Bir oyuncunun takımı olması, oyuncunun takım potansiyelini ne kadar kullandığına bağlı. Mesela benim gibi bir yayıncı için Supermassive’in benim gözümdeki potansiyeli şudur: Ellerinin altında ciddi bir kitle var ve bunu bana aktarabilirler. Bu da iki taraflı bir reklam olur. Şu an Türkiye’deki bütün takımlar oyuncularına, hem reklam desteğini sağlıyor hem de oyuncunun kulüpten tek beklentisi olan turnuvalardaki konaklamalar ve benzeri harcamalarını karşılıyor. Ayrıca ben ve Ayata Supermassive’den sembolik bir ücret alıyoruz. Bildiğim kadarıyla başka hiçbir takım oyuncusu takımından bir ücret almıyor. Ben ise bu işe girerken ücret olayının özellikle olmasını istedim; çünkü takımlardan biri oyuncusuna ücret vermeye başladığında diğer takımlar da “acaba biz de mi vermeliyiz?” diye düşünmeye başlar fikrindeydim. Anlaşma süresinde de bununla epey uğraştım çünkü bence bu takımların oyunculara verdiği değeri gösteren bir şey. Örnek vermem gerekirse Ankara’ya turnuvaya gittiğimde her şey takım tarafından karşılandı veya yeni gelen Expansion veya Adventure’lar takım tarafından karşılanıyor.
Yayın açmadığın dönemlerde turnuvalara katılıyor musun?
Açıkçası uzun zamandır turnuvalara katılmıyorum. Buna dair çok eleştiri de alıyorum aslında, tembellik yaptığım söyleniyor. Ancak ben yayınlara o kadar çok enerji harcıyorum ki -her ne kadar dışarıdan öyle görünmüyor olsa da- bunun üstüne bir de turnuvalara zaman ayıramıyorum. Turnuvalara katıldığım dönemlerde ise herhangi bir şampiyonluğum bulunmamakta ama yine de iyi derecelerim var. Kendime vakit ayırıp, yayın dışında bu turnuvalarda vakit geçirmem gerek ancak yayıncılığı daha ön planda tuttuğum için şu an bunlarla çok uğraşmıyorum. Çünkü en nihayetinde Hearthstone’dan bahsediyoruz. Açıkçası bu oyunda önemli olan bir oyuncunun isim değeri ve ben kendi isim değerimin farkındayım. Çoğu kulübün bünyesinde bulundurmak istediği oyuncular genelde yayıncılar oluyor, ki çoğu kulüp stabil bir turnuva performansından çok sürekli yayın yapabilen insanları tercih ediyor ve ben de kendimi bu konuda ilerletiyorum. Türkiye’de gerçekten güzel işler yapanlar var, hatta onları kıskanıyorum bile diyebilirim ama çekememezlik değil tabii ki bu. Benim kendime biçtiğim görev yayıncılık, dolayısı ile bir dengeyi koruduğuma inanıyorum. Birçok profesyonel oyuncu da bunun farkında. Türkiye’de adı bilinmeyen ancak HWC turnuvalarını kovalayan isimler de mevcut ve hiçbiri benim konumumdan da şikayetçi değil. Aksine geliyorlar benim yayınıma, kendileri ile muhabbetimiz de var. Zaten Hearthstone oyuncu açısından çok stabil bir oyun değil, dolayısı ile “Bu çocuk sürekli turnuvalara katılıyor, hemen bünyemize katalım” gibi bir şey söz konusu olmuyor.
5 oyuncu ile preliminary’e katılıyoruz, başarılı olabilir miyiz?
Katılan 5 oyuncu arasında en yüksek potansiyelli olan Barış. Açıkçası ben şampiyonluğa kadar gidebileceğini düşünüyorum. Bütün oyuncuların ustalaştığı yönler ve çalışma süreleri var. Barış ise inanılmaz yetenekli ve çok tembel. Son 2 günde gaza geldi ladder yaptı top 10’a yerleşti. Başka puanı olmadığı için turnuva kazanması gerekiyordu. Katıldı turnuvayı kazandı, 2 günde gitmeye hak kazandı. Önceki turnuvalarda da böyleydi. WSVG’de şampiyonluğu olsun, Battle of Nations şampiyonluğu olsun bunların hiçbirine hazırlanmadı. Kafası inanılmaz bir şekilde basıyor bu oyuna. Ben gerçekten dünya çapında kendimizi gösterebileceğimize inanıyorum. Preliminary’de de heyecan yapacağını düşünmüyorum. Bir şanssızlık olmazsa Avrupa şampiyonluğuna kadar gidebileceğine inanıyorum. Yani kısacası bütün oyuncuların şansı var ancak Barış bir adım daha önde.
Seni çok arena oynarken görmüyoruz. Nedendir? Bir de classlar arasındaki arena dengesi nasıldır?
Oyunun başından beri classlar aynı dengede. Warrior hep en kötüsü oldu, en iyiler ise Mage, Paladin, Rogue. Tepedeki 3lü ve alt taraf neredeyse hep aynı kalıyor. Eğer oyuna para yatırmayan bir oyuncuysan, arena kart toplamak için en kolay yol. Ben de oyuna başladığım ilk sene kartları toplamak için sürekli arena yaptım. 4. ay gibi ise bir yandan laddera da başladım. İhtiyacım olan kartları topladıktan sonra açıkçası arena ile çok bir işim kalmadı. Çünkü bu işin esas rekabet kısmı ladderda. Eğer ladderda başarılı olmak istiyorsan düzgün bir şekilde meta takibi yapman gerek, desteleri gördükten sonra bazı tech kartları değiştirmen gerek. Her ne kadar bir arenacıya göre “sürekli aynı desteleri oynuyorsunuz” gibi görünse de, senin o aynı destelere karşı sürekli farklı stratejiler izlemen gerekiyor. Evet oyunda ciddi bir şans faktörü de var ama sen arenadaki şans faktörü ile ladderdakini kıyaslayamazsın. Çünkü arena zaten draft ile başlıyor. Arena bu oyunun zaman geçirme aktivitesi, esas turnuva kısmına ön ayak olan ve rekabetçi olan kısmı, kısacası herkesin eninde sonunda geleceği yer ladder oluyor.
WOTOG ile gelen metada seni en çok şaşırtan şey ne oldu?
Benim en şaşırdığım şey Yogg-Saron’un işe yaraması oldu. Açıkçası kimse bu kartın bu kadar kullanılacağını düşünmüyordu, ama şu an bu kart üstüne desteler yapılıyor. Yani bütün destelerin win conditionları oluyor, bu kartın bulunduğu destelerde ise sen Yogg-Saron’u oynamadan önce yeteri kadar spell oynadıysan hem board’u temizleyip, hem sana kart çektirip, hem de sana board oluşturabiliyor. Yani kısacası Yogg-Saron senin win condition’un oluyor. Mesela benim Yogg-Saron’u kabullenmem çok uzun zaman aldı ama oynadığım oyunlarda hep şunu gördüm: 10 ile 13 adet spell oynadıktan sonra Yogg-Saron’un senin istediğini yapma oranı yaklaşık %70.
WOTOG ile gelen en büyük hayal kırıklığı ne oldu?
Açıkçası benim en büyük hayal kırıklığım Warrior destelerinin inanılmaz sıkıcı olması. Oynanan 8 tane farklı Warrior destesi var ancak hepsinin oyun stili çok basit. Mesela şu anki Dragon Warrior’ı, neredeyse eski Secret Paladin ile aynı görüyorum. Her metada insanlar bir şekilde inanılmaz basit ve inanılmaz güçlü bir deste oluşturmayı başarıyor, bu sefer bunun Warrior’a denk gelmiş olması benim için büyük hayal kırıklığı oldu. Yani kısacası Dragon Warrior en büyük hayal kırıklığım oldu diyebiliriz.
Peki ne olacak bu priest’in hali?
Lightbomb’un gitmesi ile neredeyse hiçbir priest destesi oynanamaz hale geldi. Çünkü bütün oynanan priest destelerinin acil durum kartı gibi bir şey olmuştu Lightbomb. Çok bir şey yapabileceklerini de zannetmiyorum; çünkü Priest’e hala early game’de oynanabilecek kart getirmeyi deniyorlar, lakin sıkıntı bu değil. Bütün kartları ağır reaktif olan bir class Priest, ama swing yapabileceğin bir class değil dolayısı ile çok bir şey yapabileceklerini zannetmiyorum. En son Shaman bu duruma düştüğünde inanılmaz güçlü bir kaç kart getirdiler ve Shaman tekrar oynanmaya başlandı. Priest için de böyle bir şey yapmaları gerek, ama böyle bir şeyin olmasını da mantıklı bulmuyorum çünkü şu an Priest hariç bütün classlar neredeyse bir denge içinde.
One Night in Karazhan sence bu oyunda neleri düzeltmeli?
Çok bir şeyi düzeltmesi gerektiğini düşünmüyorum, çünkü son 1-2 aydır olan meta, Priest hariç bütün classların birden fazla şeklinin oynanabildiği bir meta. Yani şu an oyun gayet iyi bir kıvamda. Dolayısı ile One Night in karazhan bir şeyleri bozmazsa bu benim için yeterli olabilir. Çok daha kötü dönemler gördük, en basitinden Secret Paladin diye bir gerçek vardı. Tek beklentim eğlenceli bir konsept olduğu için oyuna eğlence katması diyebilirim.
Peki Türk oyunculardan karşılaştığında en zorlandığın oyuncu genelde kim oluyor?
En çok beni tanıyan oyunculara karşı zorlanıyorum, ki şöyle bir dezavantajım var, hepsi beni tanıyor. Ama herhalde en zorlandığım ikili Cankut ve Barış. Çünkü birbirimizin oyun tarzlarını çok iyi biliyoruz. Diğer oyuncularla oynadığımda kendi stratejilerine göre oynuyorlar herhangi bir değişiklik yapma gereği duymuyorlar. Ama Barış direk beni okuyup oyun stilini ona göre ayarlıyor. Mesela bu durum beni inanılmaz zorluyor.
Gwent: The Witcher Card Game geliyor. Sence oyun nasıl olacak?
Oyun kesinlikle en iyisi olacak. Ben bundan çok eminim çünkü yapımcı firma en ufak kusurları bile hemen dikkate alıp direk düzeltecek bir firma. Hatta çıktıktan bir kaç ay sonra Hearthstone’un tek rakibi olacak gibi duruyor. Yapımcılarının açıklamalarını da okuyorum ve bu oyunu bir espor’a dönüştürecekler gibi duruyor. Oyun karşımıza ilk Witcher 3’ün içinde çıktı. Mekaniklerini ve mantığını oyunun içinde oynadığımızda çok beğenmiştim. Competitive scene’de de eğer kendilerine yer bulmak isterlerse rahat bir şekilde bulacaklardır çünkü firma öyle bir şey yapma kararı alırsa nasıl bir yol izlemesi gerektiğini bilen bir firma. CD Projekt Red kullanıcıyı inanılmaz dikkate alan bir firma, dolayısı ile kullanıcının isteklerine çok hızlı cevap vereceklerini düşünüyorum. Yani kısaca özetlememiz gerekirse bu oyun olur.
Bu ropörtajı kabul ettiği için Utku Can “theflyingram” Koç’a teşekkür ediyor, hayatında ve Hearthstone kariyerinde başarılar diliyoruz. Mücadele ruhu seninle olsun!