Kimsenin açamadığı bir yolu açmak

 2002’de HeatoN, CS 1.5’in çıkışından kısa bir süre sonra bana bir hikaye anlattı, o zamanlarda geri kalan herkes tam otomatik spray ile otuzuncu mermiye gelene kadar makul bir isabet düzeyi tutturmanın alabildiğine zor olduğundan yakınmaktaydı. Ben de bu yeni güncellemenin onu ve İsveç’in diğer elit oyuncularını nasıl etkileyeceğini düşündüğünü sordum, zira hepsi spray teknikleriyle ünlüydü ve bu yeni spray öğrenilebilse bile eskisi gibi oyuna uygulaması mümkün olmayacaktı.

 

HeatoN bana o zamanlar aynı evde kaldığı Potti ile birlikte bir lokal sunucu oluşturup günlerce dust2’deki CT tarafı mesafesinde ana tüfeklerin spraylerine çalıştıklarını söyledi. O zamanlar bu yeni spray mekaniklerinde tam anlamıyla ustalaştıklarını hissedene dek uzun uzun üzerinde çalıştılar. Mükemmeliyeti kovalamak denen şey işte budur. Boş bir sunucuda oturup takım çalışmaları dışında hiç kimse senin kendini geliştirmek için ne kadar çaba sarf ettiğini bilmezken sanatında ustalaşmaktır.

 

Potti için kendi döneminde takip ederek kendini geliştirebileceği başka bir büyük oyuncu yoktu, o CS’de başarının ve mükemmeliyetin zirvesiydi. Onun kendisini karşısına koyup bir ölçek olarak kıyaslayabileceği, kendisinden önce var olan, başarılı ve birçok ödül sahibi bir şampiyon yoktu. Herkesin dilinde tek bir söz vardı, LAN vb. ortamlarda dünyanın diğer elit oyuncularıyla rekabet etmediğini düşünürsek Potti erken beta süreçlerinde dahi oyuna başladığı günden beri en iyi oyuncuydu.

 

Adımlarını takip edecek veya başarılarını taklit edecek, daha ötesine geçecek kilit bir figür olmamasına rağmen Potti’nin kazanma arzusu ve dürtüsü rakipsizdi, belki halen daha üstün biri gelmemiş olabilir. En yetenekli oyuncular arasında herkesin gelmiş geçmiş favori oyuncusu olarak gösterilenlerin dahi nispeten bu arzusunun bir sınırı vardı. Tabii dünyanın açık ara en iyi takımında, bir zafer serisinde, diğer oyuncuların ikinci veya üçüncü olduklarında bile sevindikleri bir ortamda değillerse.

 

Belki onlar kendilerini “hepsini kazanamazsın” ve “bazen sadece gününde değilsindir” gibi sık sık duyduğumuz kalıplarla avutabilirler. Potti için böyle bir şey sözkonusu dahi değildi, o en baştan beri ve o kadar sık kazanıyordu ki onu ikinci veya üçüncü olduğu zamanlarda bile üzüntüden çökmüş halde görmüştüm, halbuki diğer oyuncular üçüncülük çekini ellerinde tutarken gayet mutlu bir biçimde gülümsüyorlardı. “Arada olur öyle şeyler” derlerdi diğer oyuncular, lakin ben yine de merak ederdim: Eğer mesele gerçekten “arada öyle şeylerin olması” ise Potti’nin bu uzun kariyerinde neden o podyumda bitmeyen “ara sıra”lar bu kadar az idi?

 

“Tam paket”

Yetenek sizi zirveye taşıyabilir, çalışma disiplini ve sanatınıza kendinizi adamanız sizi orada tutabilir, ama üzerinize dalga dalga gelen yeni yıldızlara ve takımlara karşı tekrar tekrar kazanmak için her şeyin üzerinde dimdik bir iradeye ve içsel güce ihtiyacınız var. Potti, Counter-Strike’ın gördüğü mental açıdan en güçlü oyuncuydu. Kesinlikle yetenekliydi, ama o, yeteneğini öyle bir noktaya kadar biledi ki kazanma arzusu ve yenilgiyi daima reddetmesi ile bu yetenek bir araya geldiğinde kariyerine dönüp bakınca gerçekten “kazanabileceği” ama kazanmadığı çok az turnuva görmesi çok normaldi. Neredeyse bir unvanın kazanılacağı her durumda Potti işi gereğince hallediyor ve takımını o unvana erişmesinden alıkoyacak bütün engellerin üzerinden taşımayı başarıyordu.

 

Bazı oyuncular yeteneklidir, ancak iradeleri yoktur. Diğerlerinde arzu vardır ancak yetenek yoktur. Çok küçük bir grup oyuncuda hem yetenek, hem kazanma arzusu vardır ama uzun saatler boyu takımıyla çalışma disiplini ve azmi ile bireysel kabiliyetlerini bileme bağlılığı yoktur. Potti bunların hepsine sahipti ve üstelik onun kazanmaya olan açlığı 2004’ün sonlarına kadar bitmek bilmedi.

 

Bazı oyuncular için bir turnuva kazanmak bir amaçtır, Potti gibi bir oyuncu için ise her günkü yolculuğunun bir realitesiydi. Eğer o bugünkü dünya şampiyonasını kazansaydı, bu onun bir sonrakini kazanma açlığını söndürmezdi. Zaman ve motivasyonla ilgili durumlar nihayetinde Potti’nin kariyerini sonlandırdı, keza birçok diğer kariyerin de sonu aynıydı, ama bu onu Counter-Strike tarihine adını altın harflerle kazımaktan alıkoyamadı.

 

Tabii ki hiç kimse o zamanlar 6.5 sene boyu profesyonel rekabet bazında oynanacak olan bir Counter-Strike olduğunu bilmiyordu, bu Potti’nin kariyer süresini neredeyse ikiye katlıyor. Bir o kadar daha süre geçtiğinde, sonraki jenerasyonun en iyi oyuncularının Potti’nin bu denli yükseğe çektiği çıtaya ulaşması ve onu aşması ile defterler tekrar açılıp en büyük oyuncunun kim olduğu tekrar tartışılabilir. Bu esnada, böyle iki oyuncu daha halihazırda aramızda bulunuyor ve Potti’nin kariyerinin bitmesini takiben onlar ilk büyük unvanlarını almak için öne çıktılar.

 

Kalan iki spot ile, ve bunlardan birinin Counter-Strike’ın gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu olarak tanınmasıyla, birinci ve ikinci spotlar için göreceğimiz karşılaşma CS fanlarının 5 yıldan fazla bir süredir ağızlarının suyunu akıtıyor: NEO vs. f0rest!

 

Kaynak: Fragbite