Geçmişte bu makalenin yazılabileceği birçok an yaşandı, ama hiçbiri bugünkü kadar müsait değildi. Şimdi, Counter-Strike’ın en büyük oyuncusunun kim olduğuna karar vermek için doğru an. Artık büyük bir turnuva kalmadığına göre, ve haliyle hiç kimsenin hanesine büyük dünya şampiyonlukları yazılmayacağını düşünürsek, Counter-Strike’ın 11-12 yıllık rekabet geçmişine bakabilir ve diğer hepsinin üzerine çıkan üç ismi bulabiliriz. Oyun içi mükemmellikte, turnuva başarılarında ve istikrarlı bir elit oyun seviyesinde olduğu kadar kendi dönemlerinde oyunları adeta ayrı ayrı kendi eşsiz stilleriyle tekeline alan ve Counter-Strike’da rekabet söz konusu olduğunda kalıcı izler bırakan üç devi arıyoruz. Bu üç isim Potti, NEO ve f0rest.

Tüm Zamanların En Büyük Oyuncusu: Bölüm 1 – Potti

Tabii ki diğer oyuncular da dünyanın en iyisi oldular, diğer oyuncular da büyük unvanlar kazandılar ve paraları topladılar, diğer oyuncular da bize inanılmaz oyunlar gösterdiler ve bize unutulmaz hatıralar bıraktılar, bu doğru. Bu üçünü onlardan ayıran şey ise, makalenin başında belirttiğimiz gibi “en büyük” olmaları. En büyük kazananlar, bir server’da kendi muadillerine karşı neler yapabildikleri ve tarihte bıraktıkları izler.

 

Aralık 2000’den 2003’e kadar olan süre Potti’ye, 2006, 2007, 2009, 2011 ve 2012’nin bir parçası NEO ile f0rest’ın adeta malı mülkü gibiydi. 11.5 yıla yakın Counter-Strike rekabet geçmişinde, bu sürenin yarısından fazlasının bu üç ismin tekelinde geçtiğini söyleyebiliriz. Diğer oyuncular en iyi ihtimalle tek bir yıla veya bilemediniz arka arkaya bir iki yıla damga vurabildiler. Böylelikle elimizde  T.Z.E.B. (Tüm Zamanların En Büyüğü) tartışması için üç isim bulunduğuna göre bu makalenin asıl kısmına geliyoruz, yani benim bu üç ismi kendi kriterlerime göre tek tek değerlendirip aradan kimin çıkacağını belirleyeceğim kısma.

 

İlk bölüm Potti’nin başta bu unvanı nasıl kaptığına ait olacak ve ikinci bölümde NEO ile f0rest ben en büyük Counter-Strike oyuncusunu seçerken karşı karşıya gelecekler.

 

#3 – Tommy “Potti” Ingemarsson – Counter-Strike’ın Esas Ustası

Fanların ilgisi yaklaşık aylık ölçekler şeklinde Counter-Strike tarihinin en büyük oyuncusunu belirleme konusunda sürekli sağa sola dağılıyor. Çok basit bir şekilde, yapılan son büyük etkinliği kazanan takımın en iyi oyuncusu olmak, CS kitlelerinde isminizi duyurmanız için yeterliydi. Benim için böyle bir tartışma hiç olmadı, ve sonuç olarak bunun gibi bir makaleye de hiç ihtiyaç duymadım. 2001’den beri 2011’in başlarına kadar cevabım hep aynıydı: Potti şimdiye kadarki en iyi Counter-Strike oyuncusuydu.

 

Potti’yi benim için bariz biçimde bu kadar sıradışı yapan şey, benim G.O.A.T. kriterlerimdeki tüm kutulara tik atabilmesiydi: Baskı altında her zaman başarılı olması, kendi döneminde herkesten daha fazla unvan kazanması, oyun içi kabiliyetlerde gerçekten ustalaşmış olan birkaç kişiden biri olması ve makalenin ikinci kısmında değineceğim üzere 2011’de fark etmiş olduğum gelmiş geçmiş en dominant güçlerden biri olması.

 Başla ve devamını getir

 1999’un ortalarında çıktığından bu yana klanlar tarafından oynansa da, ilk bir buçuk sene boyunca Counter-Strike’ın rekabet arenası temelde hep online idi. Ortada bir dünya şampiyonasıyla ya da büyük bir turnuvayla kıyaslanacak bir şey yoktu, ne dünyanın en büyük takımları toplanıp büyük bir para ödülü için mücadele ediyordu ne de ortada kazanılacak bir şöhret vardı. Bu tanıma uyan ilk turnuva, Aralık 2001’deki CPL Winter idi ve NiP ile X3 muhteşem bir oyun çıkardılar.

 

O etkinlikten önce oyunun rekabet seviyesi yavaş yavaş bölgesel şampiyona çizgisine yükseldi, her kıtada kimin en iyi olduğunu görmek için takımlar birbirleriyle mücadele ediyorlardı. O zamanlar önemli olan iki kıta, Kuzey Amerika ve Avrupa, CPL tarafından bir araya getirildi ve bu durum birkaç yıl boyunca sürdü. Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın en iyilerini karşı karşıya getiren ilk önemli etkinlik, Aralık 2000’de yapılan “Babbage’s CPL” idi, bu tarih oyunun ilk gerçek dünya şampiyonasından bir yıl öncesine tekabül etmekte.

 

Neredeyse tamamıyla bir Kuzey Amerika turnuvası olan Babbage’s CPL, ayrıca Potti’nin o kıtaya ayak bastığı ilk etkinlikti, zira NiP (ya da e9 demeliyiz, o esnada bir isim değişikliği yaşandı) ekibi Atlantik’ten diğer tarafa geçmeyi başaran tek İskandinav takımı idi. Avrupa’dan gelen diğer katılım ise Alman ekibi mTw idi. Kazanan takıma verilecek olan para ödülü yalnızca 5000$ idi ve etkinlikte turnuvası yapılan ana oyun Quake 3 Arena 1v1 Deathmatch idi, Counter-Strike burada yan turnuva durumundaydı. Üstelik, hiçbir oyunu online izleme şansı yoktu zira HLTV henüz icat edilmemişti ve kurallar bugünkülerden çok farklıydı. Maxrounds ayarı daha ortalarda yoktu, ve devre başına timelimit bugünün kurallarına denkti.

 

O dönemde bile, İskandinavlar Avrupa’nın en iyileri olarak biliniyorlardı ve böylece CK3 ile syn gibi en iyi İsveç takımlarının katılım göstererek en iyi Kuzey Amerika takımlarıyla çarpışmasına dair beklentiler ilk uluslararası CS turnuvaları için harika hikayeler yaratabilirdi. Bu hikayelerdeki problem, paranın pek bir şey ifade etmemesiydi, en azından e9 için.

 

Online e9 takımı Avrupa’nın en iyisiydi, ama onların ilk uluslararası LAN turnuvası olan CPL Europe Cologne ile Babbage’s aynı ay içinde olduğundan bu bir felaketti. Almanya’daki iki ana oyuncularının yaş sınırlaması nedeniyle oynayamaması ve başka bir oyuncunun uçağı kaçırması onları organizasyondaki Q3 oyuncularından birini oyuna almak zorunda bıraktı, tabii ki bu oyuncunun CS’de hiçbir tecrübesi yoktu. Oyun ayrıca buglar nedeniyle o turnuvanın nihai şampiyonlarına karşı oynadıkları maç esnasında birçok BSOD (Blue Screen of Death – Mavi Ekran) yaşanmasına neden oldu.

 

Aynı ay içinde e9 iki ana oyuncusunu geri almayı başardı zira Amerika’daki yaş sınırlaması Almanya’dakinden daha az baskı yaratmaktaydı, ancak bir önceki turnuvada uçuşu kaçıran oyuncuları Dallas uçuşunu da kaçırmayı “başardı”. Amerika CPL’inin gündemi yine Q3 idi, ve e9 yine aynı oyuncuyu takımına aldı (litzer) ve haliyle Kuzey Amerika’nın en iyilerine karşı 4v5 oynamaktalardı. Cologne’da yaşanan tecrübeler şunu da göstermekteydi, dört ana oyuncu yerinde olsa bile bu takım daha önce hiçbir LAN turnuvasında bir arada oynamamıştı. Bu da yine felakete davetiye çıkarmak anlamına geliyordu ve nitekim nihai sonuç daha iyi olamazdı.